RSS

21 Nisan 2017 Cuma

T.S.ELIOT




EAST COKER (*)




Başlangıcımdadır benim sonum. Sırayla
Evler yükselir ve düşer, ufalanır, ama yayılıyor,
Göçüyor, yıkılıyor, yenileniyor, ya da yerlerinde
Bir boş tarla, bir fabrika, bir varyant vardır.
Eski taş yeni yapıya, eski kereste yeni ateşlere,
Eski ateşler küllere, ve küller toprağa,
Toprak ki zaten et, post ve dışkıdır,
İnsan ve hayvan kemiği, ekin sapı ve yapraktır.
Evler yaşar ve ölür: bir süresi vardır yapıların
Ve bir süresi yaşamanın ve üretmenin
Ve bir süresi yelin, kırsın diye sarsak camları
Ve sarssın diye sıçan yuvası tahta kaplamaları
Ve sarssın diye armalı partal süs perdelerini.

Başlangıcımdadır benim sonum. Şimdi ışık düşer
Boş tarladan ötelere, bırakıp çukurdaki köy yolunu,
Dallarla örtülü, bir öğle sonrası loşluğunda,
Ve sen sete yaslanırsın bir araba geçerken
Ve çukur yol diretip durur aynı yönde
Hep köye doğru, elektrik ısısında
İpnotize edilmiş. Bunaltıcı bir siste boğucu ışık
Emilir, kırılmaz, külrengi taşlarca.
Yıldızçiçekleri uyur boş sessizlikte.
Bekle erkenci baykuşu.



……………………………………Bu boş tarlada
Çok yakınına gelmezsen, çok yakınına gelmezsen,
Bir geceyarısı yazın, duyabilirsin müziğini
Beceriksiz gaydanın ve küçümen davulun
Ve görürsün ki danstadırlar ateşin çevresinde,
Erkeklerle kadınların ilişkisi
Raks eyler iken, alâmetidir izdivacın-
Vakur ve mahşerî bir dini merasim.
İkişer ikişer, lüzumlu ittihat,
Her biri yekdiğeriyle elele, kolkola.
Bu tezahürüdür ahengin. Halka halka ateş başında
Alevlerden atlayarak ya da halkaya katılarak,
Kırlıca ağırbaşlı ya da kırlı kahkahasıyla
Kaldırarak hantal pabuçlu ayakları,
Toprak ayaklar, hümüs ayaklar, kalkmış kır neşesiyle
Yani neşesi, çoktan toprak olanların,
Besliyor ekinleri. Tempo tutarak
Ritme uyarak kendi danslarında
Kendi yaşayışları gibi yaşayan mevsimlerde
Zamanı mevsimlerin ve burçların
Zamanı süt sağmanın ve zamanı harmanın
Zamanı birleşmesinin erkekle kadının
Ve Hayvanların. Ayaklar yükselme de ve düşmede.
Yemek ve içmek. Dışkı ve ölüm.
Tan belirtir ve bir başka gün
Hazırdır ısı ve sessizliğe. Açık denizde tanyeli
Kırıştırır ve kayar. Ben buradayım,
Belki orada, belki uzakta. Başlangıcımda.


II

Kasım sonu ne yapıyor böyle
Baharın tedirginlikleriyle
Ve yaz sıcağı yaratıklarıyla,
Ve çiğnenen kardelenlerin acısıyla
Ve amacı çok yüksek gülhatmilerle
Aldan gümüşüye, ve erkenci karın
Boyun büktürdüğü son güllerle?
Dönen yıldızların döndürdüğü fırtına
Benzer zafer peşindeki arabalara
Yayılmışlar yıldız savaşlarında
Akrep burcu Güneşle savaşır
Güneş ile Ay batıncaya kadar
Kuyruklu yıldızlar ağlar meteorlar uçar
Araya dururlar göklerle düzlükleri
Onlar dönerken bir burgaçta ki götürür
Dünyayı yakıp kavuran o ateşe,
Saltanatından önce buzul doruğun.


……Bir sunuş yöntemiydi bu -pek tutarlı değil:
Eski şiirin izinde tumturaklı bir parça,
Kişiyi dayanılmaz bir güreşte çaresiz bırakan
Sözler ve anlamlarla. Şiirin önemi yok,
Kişinin (yeni atılım için) beklediği o değildi.
Değeri ne olabilirdi uzun süre beklemenin,
Uzun süre umulan sessizlik, güz huzuru
Ve yaşlılık bilgeliği mi? Bizi mi aldattı,
Yoksa kendilerini mi, kısık sesli yaşlılar,
Bırakarak bize sadece bir aldatma reçetesi?
Huzur yalnız bilinçli bir vurdumduymazlık,
Bilgelik yalnız ölü gizlerin bilgisidir,
Yararsızdır karanlıkta, ya özenle gözlerler
Ya da görmezden gelirler. Bize kalırsa,
Olsa olsa, yalnız sınırlı bir değeri vardır
Görmüş geçirmişlikten edinilen bilgilerin.
Bilgi bir düzen kurdurur, ve yanıltır,
Çünkü önerilen düzen her an yenidir
Ve her an yeni ve sarsıcı bir değer
Biçilmesidir tüm yaşantımıza. Bizi aldatmayan ancak
Aldatarak artık hiç zarar veremeyecek olandır.
Ortasında, yalnız ortasında değil yolun,
Yol boyunca, loş bir koruda, bir böğürtlenlikte,
Bir set'in kenarında, sağlam çıkıntısı olmayan,
Ve ejderhaların kol gezdiği, fantezi ışıklar,
Büyülenmeyi göze almakta. Anlatmaktansa bana
Bilgeliğini yaşlıların, anlat aptallıklarını,
Korkularını korku ve kaçıklıktan, korkularını edinmekten,
Bağlı olmaktan, birisine, başkalarına ya da Tanrı'ya.
Edinmeyi umabileceğimiz tek bilgelik
Bilgeliğidir kibirsizliğin; kibirsizlik sonsuzdur.

Denizin altına göçtü bütün evler.

Tepenin altına göçtü bütün dansedenler.


III

Oh karanlık karanlık karanlık. Hepsi gider karanlığa,
Yıldızlararası boş uzay, boşluk içinde boşluk,
Kaptanlar, gemi bankerleri, seçkin yazarlar,
Eli açık sanat koruyucuları, devlet adamları ve yöneticiler,
Tanınmış sivil görevliler, komite başkanları,
Sanayi kralları ve taşeronlar, hepsi gider karanlığa,
Ve karanlıktır Güneş ve Ay, ve Gotha Almanağı,
Ve borsa gazetesi, yönetim kurulları rehberi,
Ve körelmiştir duyular ve yitiktir çalışma güdüsü.
Ve onlarla katılırız, sessiz cenaze törenine,
Cenazesizdir tören, çünkü gömülecek kimse yoktur.
Ruhuma dedim, uslu dur, bırak sarsın seni karanlık,
Bu karanlık Tanrı'dandır. Sanki tiyatrodasın,
Işıklar söndürülmüştür, değiştirilsin diye sahne
Kof kanat uğultuları ve karanlık üzre karanlığın hareketiyle,
Ve biliriz ki tepeler ve ağaçlar, uzak manzara
Ve göz alan görkemli sahnede ne varsa dönüp gidiyor ¬
Ya da sanki metro, yeraltında, çok duraklar ara duraklarda
Ve konuşmalar alevlenip yavaşça yok olur sessizlikte
Ve anlarsın ki her yüzün ardında bilinçsizlik derinleşir
Geride hiçbir şey düşünmemenin büyüyen dehşetiyle;
Ya da eterlenmiş kafa bilinçli de bilincini kullanamıyorsa hiç¬ –
Ruhuma dedim, uslu dur, ve bekle umutsuzca
Çünkü umut yanlış şeyleri ummak olacaktı, bekle aşksız
Çünkü aşk yanlış şeylerin aşkı olacaktı, gerçi inanç vardır
Ama o inanç ve o aşk ve o umut hep beklemektedir.
Bekle düşünmeden, çünkü hazır değilsin düşünceye:
Böylece karanlık aydınlık olur, durağanlık da raks ediş.
Akarsuların fısıltısı ve kış yıldırımları.
Yaban kekiği, görülmemiş, ve yaban çileği,
Bahçedeki kahkahalar, yankılanan esriklik
Yitik değil, ama isteyerek, göstererek büyük acısını


Ölümün ve doğumun.

……………………………Tekrarladığımı söylüyorsun
Önceden söylediğim şeyleri. Söyleyeceğim yine.
Söyleyeyim mi yine? Oraya varabilmek için,
Olduğun yere varabilmek, olmadığın yerden
………Bir yoldan geçmelisin ki orada esriklik yoktur.
Bilmediğin şeylere erişmek için
………Bir yoldan geçmelisin ki bilisizlik yoludur.
Edinmediğin şeyleri edinmek için
………Edinmemişlik yollarından geçmelisin.
Sen ne değilsen ona erişmek için
………Bir yoldan geçmelisin ki sen yoksun.
Ve bilmediğin her neyse, bildiğin tek şeydir o
Ve edindiğin şeyler edinmediğin şeylerdir
Ve nerede isen orada değilsindir.

IV

Çelik, yaralı cerrahın avuçlarında,
Yoklar durur boyanmış organı;
Sezeriz kanayan ellerin altında,
Ondurucu becerisinin derin acıması
Çözmektedir ısı çizelgesi bulmacasını.

……Bizim biricik sağlığımız hastalıktır
Sözüne uyarsak ölen hastabakıcının
Ki devamlı özeni kıvandırmak değildir,
Ansıtmaktır günahımızı, bizim ve Adem'in,
Ye bir de, onulacak hastalığımız daha ağırlaşsın.

……Bütün dünya bizim hastanemizdir
Batık milyonerce desteklenen,
Orada, iyileşirsek, bizler
Öleceğiz tam babaca özenden
Bizi bırakmayan ve her yerde koruyan.

Soğuk yükselir dizlere, ayaklardan,
Isı cıvıldar kafa tellerinde.
Isınılacaksa, donmalıyım o zaman
Ye titremeliyim soğuk araf ateşlerinde,
Dumanı yabangülü, alevi güllerdir onun.

Damlayan kan tek içkimizdir,
Kanlı et tek yiyeceğimiz:
Öyleyken övünmek işimize gelir,
Semiz et ve kan, işte sapasağlamız
Gene de bu Cuma'ya uğurlu deriz.


V
 

İşte buradayım, yarı yolda, yirmi yıl sonra-
Çoğu harcanan yirmi yıl, I’entre deux guerres yıllar, (*)
Sözcük kullanmayı öğrenme çabasıyla, ve her girişim
Yepyeni bir başlangıç ve başka tür bir başarısızlıktır
Çünkü kişi ancak sözcüklerin üstesinden gelmeyi öğrenir,
Artık söylemesi gereksiz şey için, ya da onu söylerken
Kullanmayı artık istemediği biçem için. Yani her girişim
Yeni bir başlangıçtır, bir akındır anlaşılmazlık üzerine
Eski püskü gereçlerle ki daima yozlaşır
Duygu bulanıklığının genel karışıklığında,
Coşku'nun başıbozuk birlikleri. Fethedilecek ne varsa
Güçle ve baş eğdirerek, çoktan bulunup çıkarılmıştır
Bir ya da iki kez ya da çok kez, ve umamazsın o insanlarla
Yarışmayı - ama ortada hiç yarış yok ki-
Ortada tek uğraş var, yerine koymak her ne ise yitirilen
Ve bulunan ve yitirilen, bir bir daha: ve şimdi durum
Elverişsiz görünüyor. Ama belki ne kazanç, ne de zarar.
Bizim için yalnız çabalama var. Gerisi bizi ilgilendirmez.

……Yuva kişinin çıkış yeridir. Bizler kocadıkça
Dünya daha yabancılaşır, düzeni daha karışır
Ölüler ile yaşayanların. Gergin an değil
Yalıtılan, hiçbir öncesiz ve sonrasız,
Fakat bir yaşantıdır her anında yanan
Ve yalnızca tek bir adamın yaşantısı değil
Fakat gizi çözülemeyen eski yazıtların da.
Bir zamanı vardır yıldız ışıklı akşamın,
Bir zamanı lâmba ışıklı akşamın
(Akşam bir fotoğraf albümüyle).

Aşk handiyse en çok kendisidir
Ne zaman çabucak önemsizleşse.
Eskiler araştırıcı olmak zorundaydı
Şurada burada, önemi yok ki
Biz durağan olmalı ve durmadan yürümeliyiz
Bir başka yoğunluğa doğru
Yeni bir birleşme, daha derin bir birlik için
Bir karanlık soğuk ve bomboş yıkıntıda,
Dalgalar ağlar, rüzgâr ağlar, sonsuz suları
Yelkovankuşuyla domuzbalığının. Sonumdadır benim
………………başlangıcım.


Çev: Suphi Aytimur / T.S.Eliot
Çorak Ülke-Dört Kuartet / Adam Yayınları


(*) İki savaş arası

(*) East Coker, Somersetshire'ın güney-doğusunda bir köydür. Eliot ailesi buradan göçmüştü Amerika'ya.

Hiç yorum yok: